top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıilkay kayserilioglu

Modern Hayatın Parçası; tüketim, israf ve Çöp

Güncelleme tarihi: 30 Tem 2019

  • Attığımız çöpler nereye gidiyor? Geri dönüşüm nedir, yeterli mi?

  • Çağın en hayırlı trendleri; 'minimalizm' ve 'sıfır atık'ı neden benimsemeliyiz

Hepimiz yiyoruz, içiyoruz, satın alıyoruz, tüketiyoruz ve atıyoruz. Hatta tüketmeden, sıkıldığımız için, ya da daha çoğuna çoktan sahip olduğumuz için atıyoruz. Hemen hemen herşey ulaşılabilir olduğu için, `tek kullanımlık` her alanda sıradan hale geldiği için, endüstriler kar edebilmek için uzun ömürlü malzemeler yapmayı bıraktığı için, görünüşümüz sosyal hayattaki konumumuzu belirlediği için, her alanda doyma eşiğimiz arttığı, duygusal ihtiyaçlarımızı tatmin etmenin bir yolu olarak gördüğümüz için alıyoruz ve dolayısıyla atıyoruz.


Peki bu atıklar ne oluyor? Biryerlerde biriktiklerini, ya da gömüldüklerini ve dünyada bunun için yeterince yer olduğunu düşünebilirsiniz. Bu yazıda neden durumun böyle basit ve halledilebilir olmadığına bakacağız.


Doğada biz insanlardan başka çöp çıkaran, doğaya zarar veren başka bir canlı yok. Canlılar ihtiyacı olduğu kadar tüketip, yaşam döngülerinin sonuna geldiklerinde gene organik atık olarak toprağa ve ya suya geri dönüyorlar. Peki biz insanlar için durum nasıl? Endüstriyelleşen dünya, plastiğin icadı ve son 50 yıldır delice kullanımı, bize sürekli daha da fazlasını ihtiyacımız olduğunu aşılayan kapitalist, materyalist pazarlama dünyası ve bizim uyuşmuş, doğadan ve özümüzden uzaklaşmış ruhumuz... Artık heryer atıklarımızla dolu.


Sırasıyla Everest dağı, Akdeniz sahilleri, plastik içine hapsolarak büyümüş su kaplumbağası

Everest dağının tepesinde bile tırmanıcıların geride bıraktıkları kirlilik ciddi bir sorun haline gelmeye başladı. Denizler, okyanuslar ve onların asıl sahipleri olan deniz canlıları plastik içinde yüzüyor. Çoğu, insanların ya da etraftan geçen gemi sakinlerinin çöpleri, bir kısmı da balıkçılık sektöründen kaynaklı(mesela geride kalan balıkçılık ağları). Geçenlerde gene, İtalya kıyılarına vuran hamile balınanın karnından 20 kilograma yakın plastik çıktığı ve ölüm sebebinin bu olduğu gazetelerde yazıldı(1). Başka bir güncel araştırmada(2), mikroplastik parçalarının havada rüzgarla kilometrelerce sürüklenebildiği, en bakir dağ tepelerine bile bu parçaların bulabileceğini gösterdi. Onları, gözümüzle ilk bakışta görmesek de, toplanan su örnekleri inceleyen biliminsanları, metrekarede 400 civarı mikroplastik parçası tespit etmiş. Plastik binyıllar sürecinde yavaş yavaş, küçük parçalara ayrılarak çözünebilen bir malzeme. Bu mikroplastiklerin bir sonraki aşaması, daha küçük hali olan nanoplastik. Bu aşamaya geldiklerinde ise hayvan ve insan vücuduna nüfus edebilecek duruma geleceği öngörülüyor. Bu konuda henüz sonuçlanan araştırma yok çünkü ilk bulgular henüz 2 senelik. Birkaç seneye kesinleşen bulgular olsa bile muhtemelen çok geç olacak. Basit rakamlarla kıyaslarsak, senede 225 metrik ton plastik üretiliyor ve bu atıkların çözünmesi binlerce yıl alıyor. Yani git gide bu atıklar birikiyor.

Yakın geleceğimize örnek; Wall-e filminden; çöp dağları

Yani bu iş, insanlar sokağa çöp atmasın, belediyeler çöpleri düzgün toplasın, atık yönetimini iyi yapsın ve kalanı da geri dönüştürelim yaklaşımıyla çözülecek boyutta değil. Hazır değinmişken bu konuları da kısaca açalım. Atılan çöplerin en yaygın kaderi çöp sahasına gönderilmesi. İlk problem, bu alanların dünya genelinde artık tükenmeye başlaması. Mesela İngiltere’de artık bu alanlar tamamen tükendi, eskiden çöplerini Çin’e gönderirlerken, Çin’in kapıları kapatmasıyla beraber diğer az gelişmiş ülkelere paylaştırmaya başladılar(3). Tükiye de son 2 yıldır dışarıdan çöp alan ülkelerden biri. İkinci problem, bu alanlara atılan çöplerin kendisi. Çöplerin ayrıştırılıp sınıflandırılmayan kısmı karışık olarak çöp sahasına gönderiliyor. Yani mesela yemek artıkları, ya da bahçe çöpleri doğada çözünebilir ve organik olduğu halde, plastiklerle ya da tekstillerle beraber atık sahasına gömüldüğü için doğal çözünmeleri mümkün olmuyor. Mesela doğada çözünebilir plastik poşetler satılıyor(nişasta bazlı), diyelim ki bizim bir farkındalığımız var ve evde onlardan kullanıyoruz. Çöp sahasına diğer atıklarla beraber olduğu ve çözünmesi için kendine has ısı ve nem gerektirdiği için gene çözünemiyor. Üçüncü problem ise atık sahalarının çözünürken atmosfere saldığı gazlar. Genelde yarısı metan yarısı karbondioksit olan bu gaz karışımı, küresel ısınmanın sebeplerinden biri. Özellikle metan gazı, karbondioksite oranla daha fazla ısıyı hapsetme özelliğine sahip. Çöp sahalarında oluşan metan gazı, insan sebebiyle üretilen metan gazı sıralamasında üçüncü büyük sırada. Bu gazların toplanıp alternatif enerjiye çevrilmesi(4) mümkün olsa da çoğu ülkedeki çöp sahası bu teknolojilere sahip değil.


Atıkların yakılması uygulamada olan diğer bir seçenek. Kulağa oldukça kolay geliyor değil mi, öyleyse hepsini yakalım? Maalesef bu da tam çözüm değil. Atıkları kontrollü ve uygun yakabilmek için tesisler gerekiyor. Bu tesisleri yapmak çok uzun sürüyor ve yapım maliyetleri çok yüksek. Yeterli tesis yapılana kadar çoktan çöp dağlarında kaybolmuş olabiliriz. İsveç gibi gelişmiş ülkelerin bazılarında yeterli tesis var, hatta dışarından çöp ithal ediyorlar. Hatta yakılırken elde edilen ısı enerjisi dönüştürülüyor ve şehir elektriğinin yüzde 9’unu karşılıyor(5). Ancak bu ideal görünen senaryoda bile, yakmanın sonunda karbondioksit çıktığını, gene yakılan çöpte bazı malzemelerin yakılmasının toksik sonuçları olduğunu söylemek gerek. En iyi sınıflandırılan, ayrıştırılan çöp yığınlarında bile olmaması gereken maddeler olabiliyor. Bunları devamlı takip edip yakma koşullarını modifiye etmek gerek(6). Bu ayarlamalar çoğunlukla yapılamadığından, mesela eski bir müzik setinin yakılmasının ardından ağır metaller, bir teflon tavanın yakılmasının ardından çok toksik gazlar çıkabiliyor.


O zaman çare geri dönüşüm mü? Kısmen, belki bir araç, ama çare değil. Neden olmadığını anlatmaya çalışacağım. Mesela okyanuslardaki plastik çöplerini toplayabilmek için çeşitli sistemler geliştiriliyor(7).

Okyanus atıklarını toplama sistemi ocean clean-up, genç bir Hollandalının buluşu.

Full skalada 5 senede 50% temizlik gibi bir hedefi olan bu mekanizma, çöpleri başarılı bir şekilde topluyor. Ancak toplanan plastikler sudaki iyotu absorbe ettiği için, şu anki teknolojiyle geri dönüştürmeye uygun olmuyor ve yolculuk gene atık sahasında son buluyor. Bir diğer durum ise, herşeyin geri dönüştürülemediği gerçeği. Atık yönetiminin hiç de fena olmadığı Avrupa ülkelerinde ilk çöp ayrıştırmasını, insanlar evde çöplerini sınıflandırıp uygun konteynıra koyarak yapmaya başlıyor. Gelişmemiş ülkelerde ise, herkesin karışık olarak yığdığı çöpleri, çöp karıştırıcılar ayrıştırıp dönüşüm merkezlerine satıyor. Geri dönüştürülebilir malzemeleri metal(konserveler dahil), plastik, süt-meşrubat kartonları, kağıt, cam, bazı elektronik ve tekstil malzemeleri olarak sayabiliriz. Her bir sınıf kendi içinde ve kendine has geri dönüşüm mekanizmasına sahip. Hatta her bir sınıfın kendi içinde alt dalları var. Mesela plastiğin onlarca çeşidi var ve geri dönüştürülebilmesi için önce bunlara ayrıştırılması lazım. Camı ise renklerine göre sınıflamak lazım gibi. Yani bu iş çok komplike, hiç kolay değil. Ziyaret ettiğim ayrıştırma merkezlerin birinden(ki sadece plastik, metal ve süt kartonunu belediyeden karışık alan bir tesis) bazı görüntüleri aşağıda bulabilirsiniz.

Malzemeler ağırlıklarına ya da yoğunluklarına göre(suyla, rotasyonla), ya da kimyasal yapılarına göre(infrared ışın) çeşitli yöntemlerle tespit edilerek ayrıştırılmaya çalışılıyor. Süreçte kontamine olmuş malzemeler(mesela içinde ürün kalmış ketçap şişesi), ya da ağırlığı düşük olanlar, rengi uygun olmayanlar(siyahı çoğu zaman infrared doğru tespit edilemediği için) gene ayrıştırılamıyor.


Dolayısıyla bu süreç çok verimli değil. Zaten geri dönüşüm tesisleri de yeterli değil, ve geri dönüştürmenin kendisi için de enerji harcıyoruz. Mesela dünya genelinde toplam plastiğin yalnızca yüzde 9-10’u geri dönüştürülüyor.





Biraz tekstil atıklarından da bahsedersek, her yıl, sadece Amerika'nın atık sahasına gönderdiği tekstil ürünü 12 milyon ton civarı. Bunun %95’i tekrar kullanılabilecek tekstilden oluşuyor, yani eskimeden atılanlar. Son 5 yılda tekstil atıkları yüzde 7‘den yüzde 30’a çıktı. Bunun sebebinin ihtiyaç değil, moda endüstrisi olduğunu tahmin edersiniz. Bir tişörtü üretmek için yaklaşık olarak 2600 litre su kullanılıyor.


Atıkların çoğalmasının bir diğer sebebi planlı eskitme kavramı. 1920li yıllarda oluşmaya baslayan bu kavram, şirketlerin ürün satmaya devam edebilmesi için bilinçli olarak kısa ömürlü ürünler üretmesi demek. Mesela yüzlerce yıl yanabilecek ampül teknolojisi varken, üreticilerin maximum 1000 saat ömürlü ampuller üretmek için anlaşma yapması ya da, 1940'larda naylonun icat edilmesiyle hiç kaçmayan çorap üretilip, kimse ikinciyi almaya gerek duymayınca, kaçan kadın çorabına geri dönülmesi gibi konuların işlendiği güzel bir Barış Özcan videosu var. İşte bu yüzden elektronik aletlerimizi periyodik değiştirmemiz gerekiyor. Yani birileri kar etsin diye oluşan bu düzen, dünya kaynaklarının tükenmesine ve çöp dağlarının büyümesine sebep oluyor.


Peki geri dönüşümün ya da çöpleri yakmanın yeterli olmadığını konuştuk. O halde çözüm ne olabilir? Tek çare; En başından mümkün olduğunca tüketmemek, kullanmamak. Minimalizm ve sıfır atık trendlerini duymadıysanız bile araştırıp bir bakmanızı tavsiye ederim. Bu konuda ilham verici olduğunu düşündüğüm bazı insanları referans bölüme ekliyorum. Minimalizmi, yalnızca gerektiği kadar şeye sahip olmak olarak özetleyebiliriz. Bu sayede, doğaya ve bütçenize fayda sağlamanın yanı sıra, asıl olarak daha çok zamana sahip olmak(mesela az eşyalı bir ev çok kolay temizlenir) ve hayatta gerçekten önemli olan şeylere odaklanabilmek amaçlanıyor. Aslında kulağa çok doğal geliyor değil mi, öyleyse neden yapmakta bu kadar zorlanıyoruz düşünmemiz lazım. En başta yalnızca ihtiyacımız kadarını almak, mesela sade gardroplar, az ev eşyası(yani sadece misafir gelir diye çılgın gibi bir takım ayrı oda eşyası, hiç kullanılmayan yemek takımları değil), ihtiyaç kadar gıda…Bazı ekstrem minimalistlerin yalnızca belli bir miktar(mesela 150) eşya limiti koydukları doğru. Yalnızca oje ya da ayakkabı sayısı bu kadar olanlarımız var. Kısaca az tüketim, az çöp demek de olacak. Sıfır atık kavramına gelince, 3 yıl boyunca ortaya çıkan tüm çöpleri yalnızca bir cam kavanoza sığan bu kızı duymuşsunuzdur. Pazardan kendi götürdüğümüz bez torbalarla, cam kavanozlarla alışveriş yapmak, hatta mümkünse gıdayı kendimiz yetiştirmek, paketli gıdalardan uzak tutmak, minimalist yaşamak, organik atıkları(mutfak ve bahçe artıkları) kompost yapıp yeniden toprağa kazandırmak(balkonda bile yapılabilir), bebekler için yıkanabilir bez kullanmak, yıkanabilir mutfak bezleri, tuvalet havluları kullanmak, doğal bulaşık süngeri(kabak lifinden) kullanmak, çelik yada bambu yeniden kullanabilir pipetler, bambu diş fırçaları(atıldığında kompost yapılabilsin diye) kullanmak, temizlik malzemelerini, kişisel bakım malzemelerini evde kendi yapmak gibi atık çıkarmamak için bir sürü şey yapılabiliyor. Bütün bunlar sayesinde göreceksiniz, çöpe attığınız pek bir şey kalmayacak. Sağlığınız olumlu etkilecek ve cebinde paranız, dolayısıyla zamanınınız artacak. Doğumunuzundan ölümünüze kadar geçen bu sürede, dünyayı devraldığınız noktadan daha kötü bir yer olmasına sebep olmanız üzücü olmaz mıydı? Çok değil, sadece 60 sene önce, yani büyük anne büyük babalarımız zaten böyle yaşıyordu. Herkesin cebinde kendi kumaş mendilini taşıdığı, pazara file torbasıyla gittiği, kıyafetlerini kendi diktiği dönemler... Şimdi pazarda poşet istemediğimizde, 'ücretsiz niye almıyorsun' diyen emekçilere sebebini yorulmadan anlatmaya çalışıyoruz. 50 yılda nasıl bu kadar değiştik, pikniklere kullan at bardak-tabaksız gidemez, naylon poşetsiz yaşayamaz, bir giydiğimizi bir daha giymez olduk?


Bunları yapmaya çalışırken ailecek bizi zorlayan, sizi de zorlayabilecek kısımlarından biri de hediyeleşmek. Bazen biz insanların sırf alma mecburiyeti hissettikleri için aldığını, kendi kullanmayacakları şeyleri başkalarına verdiklerini görüyoruz. Etraftan bizim ya da çocuğumuz için kullanmayacağımız, ya da zaten elimizde olan, ve ya plastik yığınından ibaret olan hediyeler alıyor, ne yapacağımızı bilemiyoruz. O yüzden yakınlarımıza sık sık tembih edip, ya gerçekten ihtiyacımız olan, zaten alacağımız birşeyi ya da ikinci el bir eşyanın uygun olabileceğini, illa isterlerse de para verebileceklerini, ona göre bizim seçebileceğimizi anlatmaya çalışıyoruz. Bazen işe yarıyor. Tabi aynı özeni biz de hediye alacaklarımıza göstermeye çalışıyoruz. Ve hediyeleri plastiklere sarmıyor, elde zaten olan malzemeleri yeniden değerlendiriyoruz.


Gereksiz tüketmemenin birinci çözüm olmasının ardından, ikinci çözüm: yeniden kullanmak. İkinci el alışveriş yapmak, eşyaları atmadan önce tekrar tekrar tamir etmek. Bu o kadar önemli ki, eğer Amerikada yaşayan herkes, 2019 yılında 1 tane kıyafetini yeni değil ikinci el alsaydı, dünyanın carbon salınımına 3 milyon kilo ton yardım ederdi. Rahmetli dedemin sahip olduğu üç tekerlekli arabayı hatırlıyorum, lastiği devamlı patlardı. O ise defalarca tamir eder, yeniden kullanırdı, ta ki tamir edilemeyecek noktaya gelene kadar. Eskiler böyle yaşardı. Bir başka örnek verecek olursam, oğlumuzun doğmasına yakın gerekli herşeyi hemen hemen ikinci el temin etmemiz olabilir. Etraftaki eş-dosttan `ilk çocuğunuz, bir de ikinci el mi kullanacak, herşeyin en yenisini en güzelini almalısınız` diye çok serzeniş duyduk. Kültürümüzde ve özellikle diğer ortadoğu kültürlerinde de, maalesef gösteriş ve `toplum ne der` bazlı yaşayış çok yaygın. Avrupa’da yaşadığım dönemlerde çalıştığım şirketin üstdüzey yöneticilerinin bile bisikletle işe geldiğini, öğle yemeklerini evden getirdiklerini gördüğümde bizdeki bu kültürel yozlaşmayı daha iyi farketmeye başlamıştım. Onların alım gücünün bizden kat be kat fazla olduğunu hatırlayalım, bir de bizdeki telefonunun ya da arabanın modelinin toplum statüsünü belirlediği gerçeğine bakalım… Oysa müslümanlığın genelde hakim olduğu bu coğrafyada, islamı doğru idrak etmiş bir milletin başka bir profil çizmesi gerekir. Bunun için Hz. Peygamber’in vefatından sonra geride bıraktığı mirasına bakmak yeterli. Sadece kendine yetecek kadar birkaç parça eşya, tek bir gümüş mühür, içinde yaşadığı bir ev, binek, yamalı hırkaları… Günümüz liderlerinin şaşasından uzak, elde ettiği tüm mal varlığını toplumla paylaşmış bir lider. Üstelik istese, dünya hayatında ve eşyasında anlam bulsa, herşeyi bambaşka yapabilecekken...

Müslümanlar için kutsal mekanlardan olan Hira dağına tırmanış yolu. Ayetler de içeren uyarı tabelası ve atılan çöpler
Müslümanlar için kutsal mekanlardan olan Hira dağına tırmanış yolu. Ayetler de içeren 'temiz tutun' uyarı tabelası ve atılan çöpler

İşte en son, tamirin ve tekrar kullanımın ardından atmak zorunda olduğumuz çöpler için geri dönüşümü düşünebiliriz. Geri dönüşüm de olmayacak kısım için çöplerin yakılması yada atık sahasına gönderilmesi son nokta olacak. Bunlara da uymayıp yine de geriye kalan çöpler olacak, onlar da mecburen çöp sahasında son bulacak. Ama bu miktar, yukarıda bahsedilenleri uyguladığımızda oldukça minimum düzeyde olacak.


Önce bunları bilmek, bilinçlenmek ilk adım, ki birşeyleri değiştirmek isteyelim. Hiçbirşeyde olmadığı gibi, bunda da mükemmel olunmayacak, zorda kalınacak, unutulacak, bazen plastik poşet kullanılacak. Ama gayret gösterirken, hiç değilse yakın çevremizde ufak bir farkındalık oluşabileceğini deneyimliyoruz. Bireyler olarak elimizden gelen bunlar olacak. Belki yalnızca gerektiği kadarını alarak, gerekirse en kalitelisini alıp ömür boyu hakkını vererek kullanarak, Kuran'da tavsiye edilen o güzel dengeyi yakalayabiliriz(8). Bireysel çabanın ardından, devletler düzeyinde yaptırımlar da şart. Yakın zamanda AB ülkeleri tek kullanımlık plastiklerin satışını yasakladı. Bu kararlar olumlu olsada yetersiz kalıyor ve maalesef çok yavaş alınıyor.


Yanıbaşınızdaki evladınıza dönüp bir bakın. Belki sizin ömrünüz hazin sonu görmeye yetmeyecek, kurtuldunuz diyelim, peki o kaç yaşına kadar sağlıklı bir hayat sürebilecek? Tükettiğimiz bu güzel gezegenin bir sonu var, sizce bu son, bu şekilde davranırsak ne kadar yakın? Allah aşağıdaki ayette, yaptıklarımızın kötü neticelerini bize bu dünyada tattıracağını bildiriyor, ders çıkarıp düzeltebilme şansımız olsun diye...


“Allah’ın buyruklarını umursamayan şu insanların kendi tercihleri ile yaptıkları işler yüzünden karada ve denizde (bütün dünyada) bozukluk ortaya çıktı, nizam bozuldu. Doğru yola ve isabetli tutuma dönme fırsatı vermek için, Allah, (insanların) yaptıklarının bazı kötü neticelerini onlara tattırır.” Rum 30/41

 

referanslar

(8) “Yiyiniz, içiniz; fakat israf etmeyiniz. Allah israf edenleri sevmez”A’raf, 7/31.

“Rahman’ın o has kulları, harcamalarında ne israf eder, ne de eli sıkı davranırlar; bu ikisinin arasında bir denge tuttururlar” Furkan, 25/67


İlham veren insanlar;

https://www.instagram.com/sifir.atik/?hl=en

https://www.youtube.com/channel/UCOOoeFFt641fiLUghzE9CHg

https://www.youtube.com/channel/UC5XiE8chjLhlA5NBigL27ew

https://www.youtube.com/channel/UCJ3cJEWlDyZfeyOLSDjR7fw


557 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


  • LinkedIn - White Circle
  • Instagram - White Circle
bottom of page